Koleksiyon’daki Halil Paşa’nın kendi yalısının rıhtımdan yaptığı anlaşılan 1924 tarihli Boğaziçi Yalıları tablosu Boğaziçi’nin ruhunu yansıtan yapıtlardandır. Ressam yumuşak meyillerle denize doğru inen yeşil tepeleri, ahşap yalıları, vapuru, yelkenlisi ve sandalıyla eşsiz bir tat alınan, pırıl pırıl bir Boğaziçi gününü yaşatır tuvalinde. İzleyicinin o anı sanki ordaymışçasına duyumsayarak manzaranın içine gireceği, orda olmayı arzulayacağı bir resimdir bu.
Bir yanda tam yol ilerleyen Şirket-i Hayriye vapuru, karaya doğru saldığı dumanıyla Boğaziçi’nin en tanıdık görüntülerindendir, elbette denize akseden yalılarla ki onların her biri birer kişiliktir adeta; önlerindeki rıhtımların darlığı sayesinde sahille bütünleşmiş, bir kısmı aşı boyalı, bir kısmı sarıyla pembenin çeşitlemelerini boyalı yalılar… Vapurun dümen suyunda seyreden, birkaç belirleyici fırça vuruşuyla hızlıca betimlenmiş bir küçük motor yat ile onun oldukça yakınından, fora edilmiş beyaz yelkenleriyle vapura koşut yol alan tekne, arkasında seyreden irili ufaklı yelkenlilerle Boğaziçi ulaşımının ayrılmaz parçalarıdır. Ön plandaki sandalda kürek çeken bembeyaz giysili tek figür de dimdik oturuşuyla işinin ehli olduğunu sergilemektedir sanki. Sanatçının konuya yakınlığı apaçıktır, burayı yürekten sevdiği de öyle. Özetle ressamın şövalesini kurduğu yerin özelliğidir bu yapıtı biçimlendiren, rengârenk kılan; geriye doğru yer yer göl etkisi veren kıvrımlı Boğaz’ı, denizdeki türlü araçla kıyı boyunu ve yükselen yamaçlardaki koruların nerdeyse tek tek ağaçlarını görecek konumdaki, tablonun sağ yanına ancak gölgelikli ahşap panjurlarla bezeli çıkmasının bir bölümü sığdırılmış yalının rıhtımında olmalıdır ressam. Renklerle kaynaşan ışık, gökyüzünün beyaz ve gerilere gittikçe uçuk pembe buğulu mavisi, güneşli bir yaz gününe işaret eder, açık havaya yakışan, resmedilesi bir gündür yaşanan. Denizin kendine özgü, o gizli ışıkla içten aydınlatılmış, yeşile dönük mavisinin parlaklığı, yer yer üzerine düşen oynak akislerle coşar ressamın izlenimci fırçasında. Yapıt Boğaziçi’nden dört dörtlük bir kesittir, geçmişle geleceği birleştiren.
The Bosphorus Mansions (Boğaziçi Yalıları) painting in the collection, dated 1924 and understood to have been painted by Halil Paşa from the dock of his own waterside mansion, is one of the works that truly captures the spirit of the Bosphorus. With its gentle green slopes descending toward the sea, wooden mansions, steamboat, sailboat, and rowboat, the artist recreates on canvas a radiant, idyllic day on the Bosphorus — a moment so vivid that the viewer feels as if they are truly there, wishing to step into the scene.
On one side, a full-steam-ahead Şirket-i Hayriye ferry — its smoke trailing landward — is among the most familiar sights of the Bosphorus, as are the mansions reflected in the water. Each of these wooden homes, some painted in madder red, others in varied shades of yellow and pink, is almost a character in itself, closely integrated with the shoreline thanks to their narrow docks. Following in the ferry’s wake is a small motor yacht, quickly captured with just a few decisive brushstrokes, and sailing parallel to the ferry, a boat with its white sails fully unfurled. Trailing behind are various large and small sailboats — all indispensable parts of Bosphorus life. In the foreground, a lone figure in pure white rows a small boat with upright posture, confidently demonstrating his mastery.
The artist’s closeness to the subject is unmistakable; his heartfelt love for the Bosphorus is palpable. Ultimately, it is the unique vantage point where he set up his easel that shapes and colors this work: perhaps from the dock of the mansion partially visible on the right edge of the canvas, with its wooden shutters and shadowed eaves. From this spot, the viewer can see the gently curving Bosphorus — shimmering like a lake in places — its various vessels, the tree-lined shores, and the wooded hillsides rising behind.
The light merges with the colors: a hazy white sky tinged with pale pinks and soft blues hints at a bright summer day — the kind of day one longs to paint. The sea, illuminated from within by its unique, hidden light, radiates in a greenish-blue brilliance, its surface alive with rippling reflections. With his impressionist brushwork, Halil Paşa conveys all this vividly. The painting is a perfect slice of the Bosphorus — a bridge between past and future.
You are all set!
Your first Culture Weekly will arrive this week.