Sarkis’in 1986’dan beri yenilerini üreterek çoğaltmaya devam ettiği ikonalar, farklı tarih, coğrafya, inanç ve kültürlerden ödünç alınarak buluntu çerçeveler içine yerleştirilmiş küçük sahnelemelerden oluşur. Sanatçı, yönetmen Andrey Tarkovski’nin (1932–1986) anısına ithafen gerçekleştirdiği ilk ikonadan bu yana, suluboya resimlerden fotoğrafa, pirinç tanelerinden parmak izlerine, küçük not kâğıtlarından mumlara ve pullara varan geniş çeşitlilikte birçok malzemeyi çerçevelerin içinde sahnelemeye devam eder. Bugün sayısı 200’ü aşan bu çerçevelerin bazıları İstanbul’da doğmuş ya da bulunmuş, İstanbullu çerçevelerdir. Ahşap, bakır ve gümüşten üretilmiş, filigranlı, hasırlı, altın yaldızlı, sedefli, deniz kabuklu, yuvarlak, dikdörtgen ve eliptik çerçeveleriyle İstanbul İkonaları adı altında gruplanan bu yapıtlar, Sarkis’in pek çok yapıtı gibi mekâna ve içinde yer aldıkları bağlama göre farklı biçimlerde sergilenir. Kimi zaman neredeyse izleyiciden gizlenecek şekilde, daracık bir koridoru veya devasa bir kutuyu andıran, üzerine küçük pencereler açılmış ahşap bir yapının içine yerleştirilirler. Bazen de upuzun camlı vitrinler içine yatırılıp dinlenmeye ve korunmaya alınır ya da daha klasik bir yöntemle duvarlara asılıp müzedeki yerlerini alırlar. 2013’te bir bütün olarak korunmak üzere Arter Koleksiyonu’na eklendi.