Asta Gröting, gruplar veya seriler hâlinde oluşturduğu yapıtlarında bedenin bireysel, kolektif ve politik rollerini sorgular. İnsanlar ve şeyler arasındaki duygusal ve fiziksel boşlukları görünür kılmak amacıyla içeride gizlenmiş olanı dışarı çıkarır; boşlukları, iç organları ve iç sesleri somut formlara dönüştürür. Sanatçı, 1980’li yıllarda Düsseldorf’ta bir tekstil ithalat-ihracat mağazasında bulduğu yüzlerce deri ceketi birbiri ardına sıralayarak veya bir dans koreografisini andırır biçimde çember şeklinde dizerek birbirine ekler. Gröting, "Maymun Dansı" adlı bu eser grubunda, işlenmiş koyun derisinden insan bedeni için üretilmiş ceketleri tekrar dört ayak üzerine dikerek, onları başlangıçta sahip oldukları hayvan formuna geri getirir. Anadolu’da yüzülüp tabaklandıktan sonra İstanbul’da dikilen ve yolculuğu Almanya’da son bulan deri ceketler, bir yandan kapitalist sistemin küresel ağlar üzerinden işleyişini sembolize ederken, Gröting’in onlara verdiği tekinsiz antropomorfik form sayesinde, dayanıklı olanın kazandığı, güçsüz olanın çöküp kaybettiği bir çocuk oyunu olan uzun eşeği de anımsatır.