ERMENİLER VE OSMANLI BANKASI
On dokuzuncu asrın sonunda, bir Avrupa başkentinde 24 eli silahlı kişinin kalkıp da İmparatorluğun bankasını-üstelik bütün Avrupa'nın himayesi altında olduğu halde-basıp işgal etmesi, hem askerlerin hem de halkın kuşatmasına dayanabilmeleri ve kendi şartlarını koşup dokunulmazlık kazanmaları inanılacak gibi değildir. Oysa, 26-27 Ağustos günlerinde İstanbul'da yaşanan olaylar bundan farklı değildi.Hemen söyleyelim, bu bir adi suç değil, siyasi bir hareketti. Hem kendi döktükleri hem de sonraki intikam hareketlerinde dökülen kandan sorumlu Ermeni ihtilalcileri hiçbir hırsızlığa yeltenmemişlerdi.26 Ağustos Çarşamba günü saat öğleden sonra bir buçuktu. Galata'da, ticaretin merkezinin ortasında 1892'de inşa edilen Osmanlı Bankası'nın modern binasının önünde silah sesleri duyuldu. 4-5 adam, sokaktan müessesenin kapıcısının üzerine ateş ediyordu. Bu işaret üzerine, başkaları da ortaya çıktı ve kalabalık bir güruh büyük hole girdi. Memurlar her tarafa kaçışırken işgalciler kapıyı arkalarından kapatıp barikat kurdu. Elleri tabancalı ve bıçaklı saldırganlar koridorlara dağılıyor, bodrum katına iniyor ve binanın tepesinde bulunan terasa çıkıyor ve etrafa bombalar yerleştiriyordu. Bu arada İngiliz Genel Müdür Sir Edgar Vincent ve memurlarından birkaçı çatıdan kaçmayı başarmıştı. Çoğu binada hapis kalan personel, asilerin oraya yetişen askerler ile sokaktaki masum insanlara ateş edişini çaresizlik içinde seyrediyordu.İçerdekilerle dışardakiler arasındaki çatışma uzun bir süre sonra vatandaşlarımızdan Genel Müdür Yardımcısı Gaston Auboyneau çetenin başındaki Garabet-Bara adındaki kişiyle temas kurabildi. Düzgün bir Fransızcayla «Ne paranıza ne de hayatınıza kastımız yok» dedikten sonra şöyle devam etti: «Biz Ermeni vatanperverleriyiz ve davamızın zaferi için mücadele ediyoruz. Eğer şartlarımız kabul edilmezse bankayı havaya uçuracağız.» Bir çare bulmak gerekiyordu ve Sayın Auboyneau "Ermeni vatanperverlerine" isteklerini saraya ulaştırmayı teklif etmek mecburiyetinde kaldı. Bu teklifi kabul ettiler ve Ermeni Federasyonu'nun Merkez Komitesi adına taleplerini sıraladılar. Bu talepleri aynı günün sabahı düvel-i muazzama sefaretlerine dağıtmış oldukları tehdit ve şikâyetlerle dolu bir ıslahat projesinden ibaretti.O esnada sokaklarda gerçek bir savaş patlak vermişti. Her tarafta, olan bitenle alakası olmayan Ermeni nüfusu Müslüman Türklerin saldırısına uğruyor ve katlediliyordu. Polis ve asker Avrupa mağazaları yağmalanırken hareketsiz duruyordu. Saat sabahın ikisinde, 12 saattir bankayı işgal eden asilerle müzakereler nihayet neticelendi. Ortaya çıkmaya başladıklarında onları ilk defa sayma imkânı doğdu. 15 kişiydiler ve arkalarında 3 ölü ile Rus hastanesine taşınan 6 yaralı bıraktılar. Sir Edgar Vincent'in yatına kadar götürülüp oradan da Gironde adındaki
Fransız gemisine nakledildiler. Bütün bu kargaşanın sorumluları olarak sadece Müslüman topraklarından ihraç edildiler. Onların yüzünden Galata, Beyoğlu ve
İstanbul sokaklarında iki gün boyunca devam eden katliamlar sonucunda 2.000 kişi öldü.Peki, Osmanlı Bankası'na karşı korkusuzca bir suikaste girişen Ermeni komitelerinin amacı neydi? Meclis salonunda veya Cumhurbaşkanı geçerken ateş eden delilerinkiyle aynı. Şikâyetlerine daha fazla kulak asmaya mecbur edeceklerini düşünerek Avrupa'nın dikkatini çekmek. Ancak hareketleri kanlı sonuçlar yaratmış ve neticede hizmet ettiklerini iddia ettikleri Ermeni davasına sadece zararları dokunmuş olacaktı.