Nam June Paik’i uluslararası bir izleyici kitlesine tanıtan video yerleştirmeleri ve video heykelleri olsa da, sanatçının çalışmalarını 20. yüzyıl müziği ile ilişkisini hesaba katmadan düşünebilmek mümkün değildir. Paik, çeşitli performanslarda diğer Fluxus sanatçılarıyla birlikte yer aldı ve 1950’lerin sonunda müziği görselleştirmenin olası yollarını aramaya başladı. Bu süreçte Paik, müzik enstrümanlarını görsel nitelikleri de olan nesneler olarak gördü. Sanatçı, sesin ve görüntünün algılanmasıyla ilgilendiği yapıtlarında, nesneleri ve teknolojileri manipüle ederek, izleyicilere yapıt aracılığıyla iletişim kurma ve ona etkin bir katılımcı olarak dahil olma imkânı tanıdı.
Nam June Paik çalışma prensibi müziğin rasgele seçilebilmesine dayalı olan "Rasgele Erişim" isimli yapıtında, döner tablanın uzatılmış kolu sayesinde, aksın üzerine farklı düzeylerde yerleştirilen plakların çalınabilmesine imkân sağlayan dönüştürülmüş bir plakçalar sunar.