Sarkis yapıtlarından bahsederken onların doğdukları yerlerden ve yer değiştirdikçe değişen hayatlarından söz eder. Bir yapıtın nasıl yaşatılabileceğini düşünür. Yapıt canlıdır, kendi nefesi vardır; yeni deneyimlerle sürekli zenginleşir, genişler, dönüşür. İsmi, Latince spirare (nefes almak) fiilinden türetilen ve İtalyancada “nefes” anlamına gelen Respiro da yaşadığını, sonsuzluğu çağırdığını ve kendi nefes alıp verişiyle zamanı saydığını hemen hissettirir bize. "Respiro", Sarkis’in Paris, Villejuif’teki atölyesinde doğmuş; ilk ailesini Venedik’te Arsenale’de kurmuştur: orada otuz altı ışıklı vitray, on dört renkli kavanoz, altın varaklı iki kasa ve kırmızı dökme bir camla aynı mekânı ve nefesini paylaşır, onlarla beraber ışır. Eser, Venedik Bienali 56. Uluslararası Sanat Sergisi Türkiye Pavyonu’nundaki (2015) bu ilk sahnelenişinde, izleyiciyi sanatçının kendi sözleriyle “zamanların başlangıcına, ilk gökkuşağına, diğer bir deyişle ışığın ilk kırılma ânına” götürür.
Jacopo Baboni-Schilingi’nin gökkuşağı neonların yedi çizgisinden hareketle "Respiro" için özel olarak ürettiği müzik ise göklerden gelen bir ses gibi sergi mekânını bir uçtan diğerine dolaşır.