Batılı sanat yapıtlarından önce bu yapıtların kitap ve dergilerdeki fotoğraflarıyla karşılaşan Serkan Özkaya, bu fotoğrafları kopyalayarak çalışmalarına başlar. Yapıtlarında kopyalamanın ve temellük etmenin önemli bir yer tutmasının bu deneyime dayandığını ifade eden Özkaya, sanatta orijinal ve kopya, bir yapıtın müzeleştirilmesinin koşulları ve sanatın müzelerden özgürleştirilip gündelik mekânlara sızmasının imkânları üzerine çalışır. Sanat piyasasının biriciklik veya sınırlı sayıda edisyon üzerine kurulu sistemini sarsmanın yollarını sorgulayan; çoğaltılarak ve kopyalanarak var olan yapıtlar üretir.
Serkan Özkaya’nın ilk kez 2000 yılında, Yapı Kredi Kültür Merkezi Kazım Taşkent Sanat Galerisi’nde gerçekleştirdiği "Bir Müzenin Gerçekte Nasıl Olması Gerektiği" adlı yapıtı, sanatçının pek çok kişi ve kurumdan topladığı 33,000 diadan oluşuyordu. Kurumun mekânsal ve zamansal sınırlarını aşmakla ilgilenen sanatçı, bu çalışmasıyla sergi mekânının hem içerisinden hem de dışarısından, üstelik hem gündüz hem de gece deneyime açık bir yapıt ortaya koymuştu. Yapıtın Arter Koleksiyonu’ndaki seçkisi için Özkaya her biri bir sergi, sanat yapıtı veya sanat kurumuyla ilgili 44,000 adet diayı bir araya getirir. "Bir Müzenin Gerçekte Nasıl Olması Gerektiği" müzelerin kapsayıcılık ve dışlayıcılık pratiklerine dair soruları da gündeme taşır.