Miklós Onucsán’ın biçimsel açıdan genellikle minimal nitelikteki kavramsal müdahaleleri, gündelik dönüşümlere ve daha geniş bir ölçekte Doğu Avrupa siyasetiyle bağlantılı kültürel ve toplumsal kırılmalara, ütopyaların çöküşüne, doğup büyüdüğü ve çalışmalarını sürdürdüğü Romanya’nın 1990’larda komünizmden kapitalist sisteme geçişini de içeren geçmiş ve güncel siyasal rejimlerin kusurlarına ve ideallerine odaklanır. Onucsán’ın tarihsel bir bağlamla ilişki kuran yapıtları, sıklıkla yalnızca birer isim olmanın ötesine geçen başlıklar taşıyarak eserlerin kavramsal çerçevelerine ve muhtemel yorumlarına kapı aralar. Dilin kendisini bir malzeme olarak kullanan sanatçı, gündelik hayatta göz ardı ettiğimiz konulara işaret etmek ve bunları açığa çıkarmak için semantiğe, ifade formlarına ve sentaksa başvurur.
"Gökten Düşen Şey, Göğe Fırlattığın Şeydir", malumu ilam eden bir deyişi tavandan sarkan bir neon ışık yerleştirmesiyle yorumlar. Gerek anlam üzerinden gerek görsel bakımdan yazıyı temel alan yapıt, zamandışı bir cümleyi çağdaş araçlarla (neon) yazıya geçirerek bizi yazı ve imajın birbirinden henüz ayrılmadığı bir zamana kavramsal olarak geri götürür. Onucsán’ın yerleştirmesi, daha başlıklarından itibaren dili bir çalışma malzemesi olarak kullandığı eserleri arasında yer alır; izleyiciyi bir sanat eserini görmek için sıradışı bir perspektifle yukarıya, tavana doğru bakmaya davet eder. Yeri ve göğü, yerçekimi kanunuyla ilişkili kendi kendini açıklayan ve kışkırtıcı bir cümleyle birleştiren "Gökten Düşen Şey, Göğe Fırlattığın Şeydir", bir fikre maddi bir biçim verirken algıyı da yeniden yönlendirir. Böylelikle soyut bir düşünce, geleneksel olarak yönlendirme amaçlı kullanılan bir malzemede, yani neonda somut bir forma bürünür.