Bulgaristan’ın bir kasabasında büyüyüp daha sonra Berlin gibi bir metropole taşınması, Mariana Vassileva’nın pratiğini derinden etkiler. Sanatçının iki farklı kültür arasında geçen hayatı, kentsel gelişmenin yol açtığı sürekli değişim, kendi kendini keşfetme serüveni ve yeni toplumsal çevrelere uyum sağlamak durumunda kalması, Vassileva’yı hareket, hız ve kayıp mefhumlarıyla ilgilenmeye yöneltir. Sanatçı kentsel yaşam koşulları, zorunlu göç, kişilerarası iletişim ve kültürel olarak uyum sağlama çabasının ortaya çıkardığı duygu ve meselelere odaklanır. Çocukluk anılarından, bugünün yaşam koşullarının ritminden ve bu koşullara dair gözlemlerinden hareketle gündelik nesneleri veya insanların davranış tarzlarını dönüştürür ve yeniden yorumlanmaya açık sorular olarak ortaya atar.
Mariana Vassileva’nın "Bir Gün Arkadaş Olacaklar mı?" adlı yapıtı, biri dümdüz ve altın kaplama, diğeri eğri büğrü ve paslı iki çividen oluşur. Bir duvarın üzerine yan yana çakılmış iki çivinin hemen altında kurşunkalemle “Bir gün arkadaş olacaklar mı?” yazar. Bu çiviler gibi arada kalmış figürlerin etkileşiminin bir alegorisi olarak yoksul/zengin veya eski/yeni karşıtlığına başvuran Vassileva, dünya üzerindeki tüm ülkelerde toplumun farklı kesimleri arasında görülen iletişim kopukluğuyla ilgili sorular sorar.