Türkiye’de çağdaş sanatın öncülerinden Cengiz Çekil, 1970’lerin başında devlet bursuyla gittiği Paris’te kavramsal sanatla tanıştı. 2015’teki aramızdan ayrılışına kadar yapıtlarını geleneksel malzemelerin dışına çıkarak gündelik nesneler ve buluntu eşyalarla üretmeyi, zaman kavramını toplumsal ve siyasi boyutlarıyla işlerine dahil etmeyi sürdürdü.
"Zaman Makinaları," Cengiz Çekil’in ismiyle damgalamak dışında herhangi bir müdahalede bulunmaksızın belirli bir düzende yerleştirdiği 180 adet pilli duvar saatinden oluşur. Birbirleriyle uyumsuz hareket eden saatler ve birbirlerine karışan sesleri, zamanı göstermekten ziyade soyutlar. Günün hangi saatinde olduğumuzu gösterme işlevini yerine getirmeyen bu makinalar, durmaksızın hareket eden metal kolları ve ritmik “tik tak”larıyla zamanın aralıksız ve umursamaz akışının gelip geçici insan hayatına yüklediği gerginliği ve baskıyı da görünür kılar. Çekil, hazır nesneleri yerleştirmelerine çoklu şekilde dahil eder. Bu çoğaltma pratiği, sanatçının kullandığı malzemelerin erişilebilirliğini, sıradanlığını ve ayrıcalıksız konumunu ön plana çıkarır.
"Zaman Makinaları", Çekil’in 2008 yılında Yapı Kredi Kâzım Taşkent Sanat Galerisi’nde gerçekleşen "Saat Kaç?" isimli kişisel sergisinde, zaman temasını ele alan aynı isimli diğer yapıtlarıyla birlikte ilk kez gösterilmiştir.