"Her gün Merhamet Apartmanına, her zamanki buluşma vaktinde gidiyor, beklemeye başlıyordum. Oraya erken gidip beklemenin acımı daha da artırdığını anlayınca, ikiye beş kaladan önce gitmemeye karar verdim. Sabırsızlıktan titreyerek içeri girerdim; ilk on-on beş dakika aşk acımla umut birbirine karışır, karnımla yüreğim arasındaki ağrıyla, burnumun ve alnımın içinde hissettiğim heyecan çatışırdı.
Durup durup perdelerin arasından sokağa bakar, gözüm kapının önündeki sokak lambasının paslı haline takılır, biraz odayı toplar, bir kat aşağıdaki sokaktan geçenlerin ayak seslerini dikkatle dinler, bazan bir kadın ayakkabısının ökçelerinin kararlı tıkırtısını onunkine benzetirdim. Ama ayak sesleri hiç yavaşlamadan geçer, giriş kapısını onun gibi hafif bir gürültüyle kapatan kişinin de apartmandan çıkan başka biri olduğunu acıyla anlardım.
Füsunun artık o gün gelmeyeceğini yavaş yavaş kabul ettiğim o on-on beş dakikayı nasıl geçirdiğimi, en iyi burada sergilediğim saat, kibrit çöpleri ve desteleriyle anlatabilirim." (Masumiyet Müzesi, Orhan Pamuk)