1980’li yıllardan bu yana desenin yanı sıra fotoğraf, video, performans ve yerleştirme gibi farklı mecralarla çalışan İnci Eviner, yapıtlarında mitoloji, sanat tarihi, edebiyat ve felsefeden beslenir. Özne, beden ve iktidar arasındaki ilişkiler, toplumsal cinsiyet ve modernleşme gibi konulara odaklanan sanatçı, balmumu, bakır ve deri gibi organik malzemeleri kullanmakla birlikte hareketli görüntü teknikleri ve performansı da yapıtlarına dahil eder.
İnci Eviner, 1993 yılında, "Coğrafya" başlığı altında, (kâğıdın) iki boyutunu (nesnenin) üç boyutuna taşıyan bir seri “nesne-resim” sergiler. İlk kez Taksim Sanat Galerisi’nde sergilenen ve her biri bir tepe biçiminde olan bu eserler, toprağa ve insanlığa dair imge ve simgeleri birbirine bağlayan bir harita-yüzey yaratır. Eviner’in bir insan gövdesine dönüşen tepeleri, böylelikle coğrafyayla insan bedenini tek bir yüzeyde, tek bir formda bütünleştirir. Yedi büyük tepeden oluşan "Gövde Coğrafyası" serisi ise yeryüzünü göksel olanla buluşturan bir insanlık manzarası, taşınabilir bir coğrafya sunar. Eğimli ve yükseltili kontrplak yüzeylere bakır, akrilik boya, asfalt ve deri parçalarıyla figürler resmeden Eviner, buluntu imgelerden ve anatomik çizimlerden yola çıkarak oluşturduğu formlarla insan bedenini coğrafya kavramı üzerinden düşünmeye davet eder. Bu yapıtlar, imge ve simgeler aracılığıyla doğa ve kültür arasında bir ilişkiler ağı kurarak, modernleşmeyle hasar görmüş bir bağı iyileştirmeyi de amaçlar.
"Gövde Coğrafyası" yüzeyin forma dönüştüğü bir arakesitte oluşan resimlerdir ve mekânın içinde bir araya geldiklerinde bir bozkır manzarasını çağrıştırırlar. Göçebe kültürünün devingen formları olarak her an yer değiştirmeye hazırdırlar.