Nil Yalter, 40 yılı aşkın zamandır devam ettiği sanat pratiğinde, muktedir olanın belirlediği güvenli alanların çeperinde yaşayanların kaydını tutar. İşçiler, kadınlar ve göçmenler başta olmak üzere toplumun sınırlarında konumlanan insanların var olma mücadelelerini ve yaşama alanlarını sanatsal üretimine katar. Sanatçı 1965 yılında Paris’e yerleştikten sonra devrimci siyasal hareketlere dahil olur ve bu süreçte üretimleri özgürlükçü kadın hareketinin bedeni ele alışının, toplumsal normlara ve toplumsal cinsiyet rollerine eleştirel yaklaşımının izlerini taşır.
Nil Yalter’in pratiğinde bir dönüm noktası teşkil eden “Deniz Gezmiş”, hem Yalter’in buluntu malzemeler, yazı ve performansı sanatında birlikte ilk kullanımı, hem de politik bir konuya değindiği ilk çalışmasıdır. Yapıt, Nil Yalter’in 1972 yılında Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ın idam kararları sürecinde, İstanbul’da kaldığı küçük odada çektiği fotoğraflar ve bu odada ürettiği kâğıt üzerine akrilik resimleri kapsar. Sanatçı ayrıca Paris’e geri döndüğünde bu yapıtları yanında götürerek altı ay süresince orada kiraladığı ve İstanbul’daki ile aynı şekilde yerleştirdiği bir odada gerçekleştirdiği “mevcudiyet eylemi”yle kendisine işlevsellikten, gündelik yaşamdan uzak bir tahayyül alanı yaratmıştır. Resimlerde yer alan akrilik ve gümüşten dairesel lekeler, Gezmiş, Aslan ve İnan’ın yaşamlarını gösterir. Ölüm çizgisi yaklaştıkça lekeler silikleşir, çemberlerin içi boşalır; böylece infaza doğru ilerleyen zaman santimetrelerle kaydedilir. Yaşanan trajedi hem sanatçının hem de izleyicinin hafızasına kazınır ve eser bir unutmama egzersizine dönüşür.
"Saat Kaç?", sergiden görünüm, Arter, 2019.