Türkiye çağdaş sanatının en önemli erken dönem temsilcileri arasında yer alan Füsun Onur, geçicilik, hafıza, bilinçdışı, görünürlük ve görünmezlik ilişkisi gibi kavram ve temalar etrafında şekillenen yapıtlarında form, uzam, zaman ve bunlar arasındaki ilişkileri araştırır. 1960’lı ve 1970’li yıllarda bu yönde arayış ve denemelere ağırlık veren sanatçının kullandığı malzemeler giderek çeşitlenir ve gündelik, anlatısal ve otobiyografik öğeleri de içine alacak şekilde genişler. 1970’lerin ortalarından başlayarak geleneksel malzemeden kopuşu belirginleşen Onur, hazır nesnelere ve daha ziyade ev içi yaşam ile ilişkili gündelik malzemelere yönelir. İç ve dış mekânlarda yerleştirme, müdahale ve heykeller yapan sanatçı, 1980’lerden itibaren yapıtın mekânla ilişkisini sorgulamaya başlar ve mekânın fiziksel boşluğunu yapıtlarına dahil eder. Sanat üretiminde müzik kavramını da ön plana çıkaran Füsun Onur, yapıtlarında ışık/gölge, siyah/beyaz, boş/dolu karşıtlıklarına sıklıkla yer verir.
"Beyaz Kâğıt Üzerinde Alan Ayırmak", Füsun Onur’un uzama ve onu yeniden kurgulamaya duyduğu ilginin ilk örneklerindendir. Doğrusal çizgilerin birbirleriyle kesişip ayrılmalarıyla yaratılan devingen yüzeyler, giderek hacim kazanmaya çalışan lekelerin çeşitlenerek çoğalmasına, boş ve dolunun, siyah ve beyazın, aydınlık ve karanlığın sürekli biçim değiştirmesiyle sürdürülen bir müzakereye sahne olurlar.