Sanat pratiğine soyut resimler yaparak başlayan Jacob Dahlgren, ilerleyen dönemlerde gündelik yaşamdan keskin geometrik formlar ve parlak renkler ödünç almaya, bu öğeleri hazır nesneler hâlinde yapıtlarına dahil etmeye yönelir. Sanatçı çizgili tişörtler, renkli tartı aletleri ve konserve kutuları gibi seri üretimden çıkmış nesneleri kullanarak meydana getirdiği üçboyutlu işlerini izleyicinin etkileşimine açar. Dahlgren’in "Ben, Dünya, Şeyler, Hayat" adlı yerleştirmesi, bütün bir duvarı kaplayıp devasa bir resme dönüştüren dart hedef tahtalarından ve oyuna katılmak isteyen izleyicilere kutular içinde sunulan dart oklarından oluşur. Sanatçının dairesel formlu tahtaları şaşmaz bir düzen içinde yan yana dizerek ortaya çıkardığı soyut resimdeki mükemmel geometri, izleyicilerin attığı oklarla zedelenip giderek bozulmaya başlar. Hedefi ıskalamanın neredeyse imkânsız olduğu bu oyuna katılanlar, attıkları oklarla değiştirip tamamlamaya devam ettikleri resmin izleyicisi olmakla kalmayıp ortak yaratıcılarına dönüşürler.