Ada-Kıta I

Doğa ve kent manzaraları içeren yapıtlarında yaşadığı coğrafyanın hafızasını irdeleyen Murat Akagündüz, siyasi ve kültürel koşullarla güncel teknolojinin insanın bakışını nasıl dönüştürdüğünü inceler. Sanatçı, verili imgeleri yeniden kurguladığı ve soyutlamalar yoluyla oluşturduğu resimlerini, fotoğraflardan, seyahat izlenimlerinden, anılarından, hatta Google Earth görüntülerinden yola çıkarak üretir.

Murat Akagündüz, "Ada-Kıta" başlıklı serisinde yer alan resimlerini "Yurt-Anadolu" serisiyle eşzamanlı olarak, 2010–2012 yılları arasında üretir. Modernist sanat ve kültür politikalarına ilişkin referanslar içeren "Yurt-Anadolu" serisi resimleri, sanatçının Anadolu seyahatleri sırasında yaptığı eskizler ve kaydettiği görüntülerden hareketle, manzaranın tarihsel ve kültürel boyutlarını vurgular. Tuval üzerine reçineyle ürettiği "Ada-Kıta" serisinde ise, Akagündüz çocukluk yıllarında babasıyla birlikte yaptığı Yalova-İstanbul deniz yolculuklarına dair anılarından yola çıkar. İstanbul açıklarında yer alan en küçük ada olarak bilinen Sivriada’dan esinlenen bu resimler, bir kaya parçasını soyutlayarak ona bakmayı, bir coğrafyayı çevreleyen siyasi anlatılardan yola çıkarak kişisel bir yolculuğa yoğunlaşmayı amaçlar. Uzak ve yakın, cennet ve cehennem, yalıtılmışlık ve yalnızlık kavramlarını beraberinde getiren ada motifi, sanatçı için içsel bir yolculuğun mekânına dönüşür. Daha erken tarihli resimlerinde ziftle çalışan Akagündüz, bu serisinde reçinenin saydamlığından, ısıya ve ışığa hassasiyetinden faydalanır. Fırça darbelerinin izini kaybettiren bu organik malzeme, sanatçının ve dolayısıyla resimlerinin anonim bir nitelik kazanmasını sağlar.