Joseph Beuys, II. Dünya Savaşı sonrası Batı sanatının en etkili sanatçıları arasında yer alır. Happening ve performans pratikleri ile Fluxus’un öncülerinden biri olan sanatçının yapıtları heykel, yerleştirme ve grafik işleriyle sanat teorisi ve eğitimi üzerine çalışmalarını kapsar. Şamanizm, şifa gelenekleri, spiritüel bilim, din, hümanist düşünce ve politikayla ilgilenen Beuys, sanatın toplumsal ve siyasi etkilerini ve bu bağlamlarda üstlenebileceği olası rolleri araştırır.
"Klavier Oxygen", René Block’un küratörlüğünü üstlendiği “Biennale des Friedens” [Barış Bienali] kapsamında, 29 Kasım 1985’te Hamburg’daki Hochschule für Bildende Künste’nin fuayesinde Joseph Beuys, Henning Christiansen ve Nam June Paik’in katılımıyla düzenlenen “Simultankonzert an drei Klavieren” [Üç Piyanolu Eşzamanlı Konser] için üretilen bir yapıttır. Sağlık sorunları nedeniyle seyahat edemeyen Beuys, konser boyunca yönlendirmelerini bir telefon aracılığıyla vermeyi önerir. Piyanonun üzerine yerleştirilen telefon bir hoparlöre bağlanmıştır. Yapıt, pedalları çıkarılmış bir piyano, bir telefon, bisiklet lastiğine bağlanmış bir oksijen tüpü ve Beuys’un konser sırasında yazdırdığı cümleyi içeren yeşil renkli bir tahtadan oluşur. Tahtada “Bei einem wesensgemäßen Beschreiben des Geschehens zur Befreiung der von der Fähigkeit getragenen Arbeit ist es doch logisch, daß das Tragende zuerst befreit werden muß” [Yeteneğin doğrudan sonucu olmaktan özgürleştirilmeyi bekleyen bir sanat yapıtını lâyıkıyla tasvir edebilmek için öncelikle aracının kendisinin özgür olması icap eder — çev. Melih Fereli] yazar.