I. Mahmud (1730-1754) tarafından Sarayburnu’ndaki Top Kapısı’nın yanında inşa ettirilmiş, 1862’de bir yangında ortadan kalktıktan sonra, asıl adı “Saray-ı Cedide-i Âmire” veya “Yeni Saray” olan yapı topluluğu bu sahilsarayın adıyla anılır olmuştur. Kılıç Alayı’nda eğer kara yoluyla Eyüp’e gidilip deniz yoluyla dönülecekse saltanat kayığı Topkapısı Sahilsarayı’nın önündeki iskeleye yanaşır, Padişah bu yapıdan geçerek saraya avdet ederdi. Topkapısı Sahilsarayı’nın yerleşim düzeni, mimari özellikleri ve zaman içinde geçirdiği değişimler hemen hiç incelenmemiştir. Mamafih İstanbul’un en “görünür” mevkiinde yer almasından ötürü birçok Batılı ressam tarafından tasvir edilmiş olan sahilsarayının deniz cephesini tanımlanabilmektedir. Bu sanatçılar içinde mimariye en sadık olan Melling’in gravüründe, sahilsarayına ait ana binanın Top Kapısı’nın güney yönündeki Marmara surlarının üzerine oturduğu, ince uzun bir kanadın iki ucunda çift sıra pencereli çıkmaların yer aldığı görülür. Önde, sırtını surlara dayamış olan ve yüksek bir kaideye oturan bir köşk yer almakta, bunun solunda basık kemerli 9 adet kayıkhane birimi sıralanmaktadır. Söz konusu yapının sağında, basık kemerli büyük bir kapının iki yanında, çift sıra pencereleri olan, aynı büyüklükte iki köşk birimi daha dikkati çeker. Deniz yoluyla saraya gelen Padişah’ın kullanımına mahsus olduğu tahmin edilen bu kapıdan küçük bir avluya girilmekte, buradan da Top Kapısı geçilerek saraya dahil olunmaktaydı. Topkapısı Sahilsarayı’nı oluşturan ve kırma çatılarla kaplı olan bütün bu yapıların ahşap oldukları anlaşılıyor.
Tasarım ile ilgileniyor musunuz?
Size özel Culture Weekly ile yeni içeriklerden haberdar olun
Her şey hazır.
İlk Culture Weekly bülteniniz bu hafta gönderilecek.