Erken dönem fotoğraflarında insanlara odaklanan Werner Zellien, “artık orada olmayan varlıkların fotoğrafını çekmeye daha çok ilgi duyduğunu” fark ederek insan figüründen giderek uzaklaşmıştır. Sanatçı sonrasında çektiği fotoğraflarda, geriye bırakılmış izler, sözgelimi bir hayvanın veya insanın ayak izleri üzerinden yokluğun, yok oluşun veya kaybın izini sürmeye başlamıştır.
Werner Zellien’in "Utøya" başlıklı yapıtı, 22 Temmuz 2011 tarihinde Anders Behring Breivik’in Norveç’in Utøya adasında gerçekleştirdiği kitlesel kıyımı hatırlamak amacıyla üretilen 45 imajdan oluşur. 21. yüzyılın tek bir tetikçi tarafından gerçekleştirilen en vahşi kitle katliamlarından biri olarak tarihe geçen bu kıyımda Norveç İşçi Partisi’ne bağlı Genç İşçiler Birliği’ne (AUF) mensup 69 kişi hayatını kaybetmiş, 110 kişi de yaralanmıştır. Zellien katliamdan birkaç ay sonra Genç İşçiler Birliği’yle iletişime geçerek kaybolacak olanı muhafaza etmek amacıyla bir fotoğraf çalışması gerçekleştirmek istediğini belirtir. Yitirilen yaşamların izini sürmesi için kendisine yılın en karanlık zamanında, güneşin ancak sabah saat 10:00 sıralarında doğduğu dönemde terkedilmiş adaya çıkma izni verilir. İnce bir kar tabakasıyla kaplıadada tek başına olan Zellien, sabah saat 7’den öğlene kadar katliam kurbanlarının fail tarafından vurulup ölüme terk edildiği her yerin fotoğrafını çeker.
Sanatçı tarafından “bir keder ve yas sarkacı” olarak tasarlanan seri, zifiri karanlıkta başlayarak güneşin ufuk çizgisinin biraz üzerinde olduğu evrede sonlanır, ancak izleyiciler fotoğraflara karanlıktan aydınlığa ve sonra tekrar karanlığa varacak şekilde de bakabilir. 44 fotoğrafa Friedrich Rückert’in kaleme aldığı bir şiirden aşağıdaki alıntı eşlik eder:
Şimdi güneş böyle parıldamak ister,
Sanki geceleyin talih gitmiş de yaver.
O talih ki yalnızca bana küser,
Güneş, dağıtır o herkese güller
(Çeviren: Niyazi Zorlu)
Şair, çevirmen ve 30 dile hâkim bir Doğu dilleri profesörü olan Rückert (1788–1866), failin aşırılıkçı ve beyazların üstünlüğünü temel alan düşüncelerinin tam karşısında çokkültürlülüğün bir temsilcisi olarak durur. Rückert 1834 yılında, kızıl hastalığı nedeniyle ölen iki çocuğunun yasını tutmak amacıyla "Kindertotenlieder" [Ölü Çocuklara Şarkılar] başlığı altında topladığı 428 şiir kaleme almıştır.
Karanlığı ve ışığı, umutsuzluğu ve umudu dile getiren "Utøya", katliamı içinde bulunduğumuz âna taşır, aynı zamanda da hayatını kaybedenlere ve katliamın tanığı olarak geride kalmış az sayıda izi saklayan adaya saygı duruşunda bulunur. Bu trajedinin bireysel ve toplumsal hafızada nasıl biryer işgal ettiğini sorgulayan eser, insan eliyle gerçekleşen tüm yıkım ve şiddet eylemlerine dair bir ağıt ve yas tutma çabasını ifade eder.