Türkiye İş Bankası Sanat Eserleri Koleksiyonu’nda yer alan, Ömer Faruk Efendi’yi genç yaşında asker üniforması içerisinde betimlediği Ömer Faruk Efendi’nin Portresi önceki portrelerinden daha olgun, daha derindir. Burada ressam için benzetme kaygısı değil, ifadeyi olabildiğince güçlü verme kaygısı geçerli olabilir yalnızca. Modelinin, pek yakından tanıdığı belki de en büyük muhabbetle sevdiği kişi yani oğlu oluşu portrenin ayrıcalığıdır elbette. Savaş sonrasında yapıldığı açık olan portrede Ömer Faruk Efendi yalın asker üniformasıyla, kalpağı ve pırıl pırıl çizmeleriyle, eldivenlerini elinde tutan kılıcını kabzasına dayayarak poz vermiştir. Başını hafifçe yana eğerek uzaklara bakışı, fotoğraflarında da görülen karakteristik duruşudur. Çok gençtir henüz, bıyıkları neredeyse yeni terlemişçesine ince bir bıyığa ancak izin verecek derecede genç. Buna karşılık savaş deneyimi vardır ve bu, gerek yaşını aşan bakışlarıyla, gerek arkasındaki masayı kaplayan haritanın üzerine yerleştirilmiş savaş dürbünüyle ve patlamış bir top mermisinden kalan kovanla belirtilmiştir. Resimde duygu yoğunluğu zirvededir adeta; ressam oğluna olağanca içtenliğiyle bakmış ve bu içtenlik yapıtın her yanına yayılmıştır. Bu büyük boyutlu portrede gözlerdeki pırıltı, gençliğin o her koşula meydan okuyabilen eşsiz umudunun pırıltısı, görülüp geçirilen ne olursa olsun o anın olanca tazeliğiyle, olanca enerjisiyle öylesine ustaca yakalamıştır ki bir babanın oğluna duyduğu sevginin yansıyışı, tabloyu Abdülmecid Efendi’nin başyapıtlarından biri kılar.
The Portrait of Ömer Faruk Efendi in the İşbank Art Collection, depicting Ömer Faruk Efendi at a young age wearing his military uniform, is more mature and profound than the artist’s earlier portraits. Here, the artist’s concern is not mere likeness but rather to convey expression as powerfully as possible. The uniqueness of this portrait undoubtedly lies in the fact that the subject is the artist’s son, someone he knew intimately and loved deeply.
Clearly painted after the war, Ömer Faruk Efendi poses in a simple soldier’s uniform, wearing his kalpak (military hat) and polished boots, holding his gloves in one hand while resting his sword on its hilt. His head is slightly tilted to the side, his gaze fixed distantly—a characteristic stance also seen in photographs of him. He is still very young, his mustache barely grown in, fine and delicate as if newly sprouted. Yet, the experience of war is evident—both in his eyes, which seem older than his years, and in the battlefield binoculars and a spent artillery shell casing placed atop the map covering the table behind him.
The emotional intensity in the painting reaches its peak; the artist looks at his son with immense sincerity, and this heartfelt feeling radiates throughout the work. In this large-scale portrait, the sparkle in the eyes captures the unique hope of youth—undaunted by any circumstance—preserved with all its freshness and energy in that moment. This masterful rendering of a father’s love for his son elevates the painting to one of Abdülmecid Efendi’s masterpieces.
You are all set!
Your first Culture Weekly will arrive this week.