Merkezin Dönüşümü
17. ve 18. yüzyıllarda, Pera’nın sınırını belirleyen mezarlıkları, gezinti yerleri, kahvehaneleri ve su dağıtım merkezi ile tanımlanan Taksim bölgesi, 19. yüzyılın başında Topçu Kışlası’nın yapımıyla askeri bir işlev de kazanmış, yeni rejimin hızla inşa edildiği 20. yüzyılda ise Cumhuriyet’in en kuvvetli temsil alanlarından birine dönüşmüştür. Devletin, İstanbul’un Bizans ve Osmanlı kimliğini yansıtan Tarihi Yarımada yerine, ilk şehircilik denemelerinin uygulandığı, apartmanları, mağazaları ve eğlence yerleriyle modern bir yeni kimliğin yaratımına hâlihazırda uygun Beyoğlu-Taksim bölgesini seçmesi şaşırtıcı değildir. Payitahtta toplumsal devinim Taksim’in mekânsal dönüşümüyle başlatılmak istenir.
Cumhuriyet Anıtı’nın etrafında gelişen meydanı, zaman içinde, Taksim Gezisi ve Bahçesi, Talimhane’deki modern apartmanlar, İstanbul Kültür Sarayı (AKM) çevreler.
1920’lerden günümüze Taksim Cumhuriyet Meydanı, milli bayramların kutlandığı, kamusal ifadelerin yankılandığı, İstanbul’un toplumsal ve kültürel belleğinin merkezi olmayı sürdürüyor.
Gezinti Yerinden Meydana...
Batı yönünde 18. yüzyıl ortasından itibaren Taksim Suyu Tesisleri’nin deposu ve maksemiyle sınırlandırılmış olan düzlük, Osmanlı döneminde “teferrüçgâh” olarak anılan, günümüzde “rekreasyon alanı” dediğimiz bir açık hava gezinti yeri olmayı sürdürdü. Bu alanın Boğaz manzarasının seyredildiği doğu kesiminde, günümüzde tamamen ortadan kalkmış Ayaspaşa Mezarlığı’nın sınırında yer alan, bostancıbaşıların işlettiği kahvehane, Antoine-Ignace Melling’in 1819’da yayımlanan gravüründe izlenebilir. III. Selim tarafından, kapıkulu askerlerinin topçu sınıfı için yaptırdığı, 1806’da yapımı tamamlanan, “Topçu Kışlası / Beyoğlu Kışlası / Taksim Kışlası” olarak anılan askeri yapı, ilerde şekillenecek meydanın kuzey sınırını belirliyordu. Faaliyete geçmesinden bir yıl sonra patlayan Kabakçı İsyanı’nda (1807) tahrip edilen kışlanın II. Mahmud tarafından 1812’de, dönemin hassa baş mimarı Hafız Mehmed Emin Ağa eliyle yenilendiği, inşaatta Marki, Nikola ve Komyanos adlı kalfaların görev aldıkları Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde bulunan belgelerden tespit ediliyor.
Michel Francois Préaulx (Préaux) ve Benedikt Piringer adlı sanatçının II. Mahmud tarafından 1812’de yenilenen Taksim Topçu Kışlası adlı çalışması (1817)İstanbul Araştırmaları Enstitüsü
Charles Pertusier’nin 1817 tarihli albümünde yer alan Préaulx’ya ait gravür kışlanın bu onarımdan sonraki görünümünü vermektedir. 1847, 1862 ve 1893’te geçirdiği onarımlarla son halini alan yapı, 19. yüzyıl Osmanlı kışlalarının şemasını tekrar eder: Ortasında caminin yer aldığı dikdörtgen avlu iki katlı kanatlarla kuşatılmış, köşelere, kule görünümlü üç katlı kitleler yerleştirilmiştir. Cephelere egemen olan ampir üslubunun yalın ifadesine karşılık, batıya (Cumhuriyet Caddesi’ne) açılan ve oryantalist üslubun izlerini sergileyen girişi, Abdülaziz dönemindeki (1861-1876) onarımda şekillenmiş olmalıdır.
Topçu Kışlası’nın ahırları önünde topçular (1900)İstanbul Araştırmaları Enstitüsü
İstanbul’un kurtuluşu nedeniyle düzenlenen resmi törende Topçu Kışlası önünden geçen Türk askerleri (1923-10-06)İstanbul Araştırmaları Enstitüsü
Cadde-i Kebir’in (İstiklâl Caddesi) girişinde “Yaşasın Ordu” yazılı zafer takı (1923/1928)İstanbul Araştırmaları Enstitüsü
Topçu Kışlası
Topçu Kışlası, özellikle futbola olan yoğun ilgiden dolayı, Türkiye’nin ilk spor sunucusu Çelebizade Said Tevfik Bey’in (Sait Çelebi) girişimleriyle 1921’de stadyum olarak kullanılmaya başlandı. İstanbul’un ilk stadyumudur.
Guillaume Berggren adlı sanatçının Topçu Kışlası’nın anıtsal girişi adlı çalışması (late-19th century)İstanbul Araştırmaları Enstitüsü
Topçu Kışlası önündeki talim alanında (Talimhane) askeri tören (pre-1922)İstanbul Araştırmaları Enstitüsü
Taksim Stadyumu’nda atletizm (1922)İstanbul Araştırmaları Enstitüsü
Türk takımlarının İngiliz ve Fransız işgal birlikleriyle yaptıkları maçlar çok ses getirdi; Fenerbahçe’nin İngiliz takımını 2-1 yenerek General Harrington Kupası’nı kazanması tutsak İstanbullularda milli bir zafer kazanmışçasına sevinç yarattı. Milli Takım da ilk maçını, 26 Ekim 1923’te, Romanya’ya karşı burada oynadı.
Taksim Stadyumu’nda 1. İdman Bayramı [19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı] (1928-05-19)İstanbul Araştırmaları Enstitüsü
1940’taki yıkımına kadar Galatasaray ve Güneş spor kulüplerinin mali desteğiyle ayakta kaldı, bir nevi bu kulüplerin sahası oldu.
Taksim Stadyumu’nda güreş müsabakası (1929)İstanbul Araştırmaları Enstitüsü
Futbolun yanı sıra, güreş, atletizm, boks, hokey gibi birçok spor dalına ve 19 Mayıs kutlamalarına ev sahipliği yaptı.
Taksim Stadyumu’nun avlusunda Marmara’da yakalanan bir köpekbalığı sergileniyor (late-1920’s)İstanbul Araştırmaları Enstitüsü
The area was also used for events of a different nature...
like a display of this impressive shark caught in the Marmara Sea.
Salahaddin Giz adlı sanatçının Talim alanında (Talimhane) motosiklet kiralayıp gezenler adlı çalışması (late-1920’s)İstanbul Araştırmaları Enstitüsü
Taksim Stadyumu’nda seyirciler (1925)İstanbul Araştırmaları Enstitüsü
Cumhuriyet Anıtı
Cumhuriyet Anıtı’nın yapımı için, İstanbul milletvekili Hakkı Şinasi Paşa’nın başkanlığında 1925’te oluşturulan bir komisyon, Ankara, Etnoğrafya Müzesi’nin önündeki Atatürk heykelini de tasarlamış olan İtalyan heykeltıraş, akademisyen, besteci ve politikacı Pietro Canonica’ya (1869-1959) başvurmuş, 1 Aralık 1926’da, Maarif Vekâleti’nin de onayıyla anıtın yapımına başlanmıştır.
Salahaddin Giz adlı sanatçının Cumhuriyet Anıtı’nın TBMM Başkanı Kâzım (Özalp) Paşa tarafından açılışı adlı çalışması (1928-08-08)İstanbul Araştırmaları Enstitüsü
Anıtın nitelikleri üzerine çeşitli tartışmalar yaşanmış, başlangıçta sadece Atatürk’ü betimlemesi düşünülen anıtın, Canonica’nın da tavsiyesiyle, İstiklal Savaşı’nı ve Cumhuriyet’i de sembolize edecek bir biçimde tasarlanması kararlaştırılmıştır.
Ali Enis Oza adlı sanatçının Cumhuriyet Anıtı ve arka planda, Taksim Topçu Kışlası’nın yarı yıkık ahırları adlı çalışması (1928/1929)İstanbul Araştırmaları Enstitüsü
Devlet kaynaklarının yetersizliği nedeniyle, eserin maliyeti için İstanbullu Müslüman ve gayrimüslim kişi ve kurumlardan bağışlar toplanmış, Canonica’ya 16.500 İngiliz lirası ödenmiştir.
Yeni Bir Gelenek: Törenler
Cumhuriyet Anıtı’nın yapımıyla İstanbul, yeni rejimi temsil eden bir tören ve toplanma alanına kavuşmuş, mekân sıklıkla yerli-yabancı konukların ziyaretine ve bayram kutlamalarına sahne olmuştu.
Bir bayram günü, maksem önünde Himaye-i Etfal Cemiyeti (Çocuk Esirgeme Kurumu) görevlileri ve çocuklar Cumhuriyet Anıtı’na doğru ilerliyor (1930)İstanbul Araştırmaları Enstitüsü
Ancak, bu alan yetersiz gelecek, meydana hâkim bir Osmanlı anıtı olan Topçu Kışlası’nın yıkımı ve elde edilecek arazinin yeniden düzenlenmesi 1940’a kadar sıklıkla gündeme gelecekti.
Henri Prost
1936’da İstanbul’un nazım planını yapmakla görevlendirilen ünlü mimar ve şehirci Henri Prost, kent yönetiminin isteği üzerine, önce Sultanahmet Meydanı’nın, bazı olanaksızlıkların devreye girmesiyle de Cumhuriyet Meydanı’nın düzenlenerek halkın yeni tören ve toplanma alanı olmasını teklif eder.
Topçu Kışlası’nın yerinde meydana açılan bir teras ve bunun devamında bir gezi parkı planlar. İleride AKM’ye dönüşecek büyük bir tiyatro binasıyla, Osmanlı Bankası müdürlerinin konutu ve komşu binaların yıkımıyla elde edilecek bir seyir terası da tasarıları arasındadır.
İstanbul’un İlk Kamusal Parkı
İstanbul’un ilk kamusal parkı olarak kullanıma 1869’da açılan Taksim Bahçesi, Henri Prost tarafından İnönü Gezisi’nin geometrik düzeniyle karşıtlık oluşturacak biçimde, kıvrımlı yollarla, serbest düzende yeniden tasarlanmıştır. Mimar Rüknettin Güney’in tasarımı Belediye Gazinosu, bu parkın kuzeydoğu köşesinde inşa edilmiştir. Taksim Bahçesi, bir yaya köprüsüyle, Harbiye, Maçka ve Dolmabahçe arasında uzanan 2 No.lu Park’la bağlanır. Henri Prost, yeni konut yerleşimlerinin ortasında, araç trafiğiyle kesilmeyen bir gezinti parkı yaratmıştır
Taksim ve civarının havadan görünümü (1960)İstanbul Araştırmaları Enstitüsü
Taksim ve civarının havadan görünümü
Küratörler: Ekrem Işın, Catherine Pinguet
Koordinatörler: Zeynep Ögel, Erkan Bora, Gülru Tanman
Çeviri: Melis Şeyhun Çalışlar
Dijital Adaptasyon: Irmak Wöber, Başak Arifoğlu, Umut Koca